Dünya savaşına yol açan şoför
Arşidükün Otomobili Yanlış Yola
Girince 1914, Saraybosna Yirmi yıl süren
düşüşün ardından, İngiltere, Prusya, Avusturya, Rusya ve yeniden monarşiye
dönen Fransa imparatorları yeni bir gücün yükselişine hiç de sıcak
bakmıyorlardı. Fakat belki de 19. yüzyıl sonları ve 20. yüzyıl başlarında bu devletlerarasındaki
anlaşma çabaları hiç de akıllıca değildi. Habsburg veliahdının Saraybosna
ziyareti göz önüne alındığında, felaketin ayak seslerini duymak hiç de zor
değildi, Napolyon savaşlarından sonra 1815'te Viyana'da toplanan büyük
devletler,"güçler dengesi" kavramını ortaya attılar. Sürekli
ittifaklar önlenmeliydi. En iyi olan ise pragmatik bir yaklaşım ile güçleri
dengelemekti. Tek bir devletin süper güç olmasına karşı güç birliğine gidilmesi
kararlaştırıldı. Bundan sonraki seksen yıl boyunca savaşlar oldu.
Fransa ve İngiltere'yi Rusya ile
karşı karşıya getiren Kırım sorunu, Fransa ve Avusturya arasındaki 1859 sorunu,
1860'lardaki Almanya'nın birleşme ve devletleşme savaşları... Bu sorunların
hiçbiri Viyana'daki kararları doğrulayıcı olarak evrensel bir soruna dönüşmedi.
Bu dengeleri ilk bozan olaylar 1870-1871
Fransa-Prusya savaşı ile başlayan Almanya'daki birleşme savaşları oldu.
Napolyon savaşlarından utanç verici yenilgilerle ayrılan Prusya, kuzey
Almanya'daki küçük ve ayrı devletleri birleştirip, Prusya krallığına bağlı tek
bir devlet haline getirmeyi planladı. Bu plan son derece zekice yola koyuldu.
Planı uygulayan, belki de Avrupa'nın 19.
yüzyıldaki en büyük devlet adamı
ve modern Alman devletinin kurucusu olan Otto von Bismarck idi.
Bu yeni devletin ortaya çıkışı
Fransa'ya pahalıya mal oldu. 1870-1871 savaşlarında Alsas ve Loren'i yeni
devlete kaptırdılar.
Bismarck diplomatik açıdan zor
bir dönemece girmişti. Viyana Konferansında ortaya çıkan prensipleri tamamıyla
benimsiyordu. Fakat hiçbir zaman Fransa ile dengeli ve eşitlikçi bir ilişki
içinde olamayacağının farkındaydı. Fransa ilk fırsatta kaybettiği toprakları
geri almak isteyecek ve yeni kurulan Almanya'yı Ren nehrinin doğusuna geri
püskürtmeye çalışacaktı. Bunu yaparken de dünya barışı için ne denli büyük bir
tehdit oluşturduğunu düşünmeyecekti bile. Bu değerlendirmeler ışığında Bismarck
dış politikada üç prensip oluşturdu.
Birincisi, hiçbir zaman Rusya ile
karşı karşıya gelmemekti. 1750'lerde Prusya, Rusya ve Fransa'yı karşısına
aldığında, bütün ülke yerle bir olmuştu. İkinci prensip ise, her ne kadar
Germen asıllı bir ülke de olsa, Avusturya ile çok yakın ilişkiye girmemekti.
Çünkü Avusturya ve Rusya Balkanlarda her zaman düşman olmuşlardı. Ayrıca
Avusturya-Macaristan İmparatorluğunun içinde yaşayan değişik ırktan birçok
topluluk birbirine düşmek üzereydi.
Son prensip ise İngiltere ile iyi
geçinmekti. İngiltere ile hep ticari alanlarda ortak olmuşlardı. Aynı zamanda
ortak kültüre sahiplerdi. Fransa'ya karşı duruşları da benzeşiyordu. Viyana
Konferansı denizlerdeki hâkimiyeti İngilizlere vermişti ama tüm ülkelere de
denizlere açılma konusunda hiçbir sınırlama getirmemişti.
Bu sebeple, İngiltere ile
zıtlaşmak hiç de akıllıca görünmüyordu.
Bu şekilde yirmi yıl geçti. Alman
donanması küçük kalmayı sürdürdü, sadece kıyılarını koruyabilecek güçteydi.
Rusya ile karşılıklı yardım anlaşmasına varıldı. Buna göre iki ülke
endüstrileşmek ve dost kalmak için birbirine yardım edecekti. Avusturya ile de
mesafeli bir ilişki korundu. Bu dengeler II. Wilhelm'in Prusya tahtına
çıkışıyla birlikte sona erdi.
Wilhelm dış politikada
prensipleri olan biriydi. Fakat çevresindekiler genç Almanlardan oluşan yeni
bir nesildi. Çevresindekilerin düşünceleri milliyetçilik ve "ırksal
kıskançlık" üzerinde şekillenmekteydi. Almanya'nın "güneşe
çıkması" nın zamanının artık geldiğini düşündüler. 18. ve 19. yüzyıllarda
İngiltere, Fransa, Belçika ve Hollanda tüm Batı Avrupa'dan daha fazla toprak
kazanmıştı. Almanya ulusal gururu gereği kendi payına düşeni almak istiyordu.
Rusya ve Avusturya ile ilgili
tutumları değişti. Rusya bir devdi ve daha da büyümesi için bu ülkeye yardım
göndermenin anlamı yoktu. Öte yanda Avusturya vardı. Ulusal kimlikler sebebiyle
Avusturya'da 19. Yüzyılda karışıklıklar baş göstermişti. Avusturyalılar
Almanların gerçek kardeşleri idiler.
Öyle ki Fransa'ya karşı
işbirliğine gitmek durumunda kalmak küçük düşürücüydü.
Wilhelm zamanın geldiğini düşündü
ve tahta geçer geçmez yola koyuldu. Birkaç sene içinde yaşlı Bismarck aradan
çekildi. Rusya ile olan yardım anlaşması yürürlükten kaldırıldı. Alman
donanmasının yeniden yapılanma programı başlatıldı. Afrika'daki bazı bölgelerde
ve Pasifik'teki bazı adalarda kolonileşme çabalarına girişildi. Avusturya ile
daha yakın bir ilişkiye geçildi.
Wilhelm'in yaptıkları milliyetçi
Almanlar arasında da heyecanla karşılandı ve desteklendi.
1907'de Wilhelm, Rusya'yı,
Avusturya'nın Bosna'yı almasına ve Balkanlardaki ilerlemesine karşı gelmekle
eleştirdi. İstanbul'u ele geçirmeye uğraştığı için de Rusları yerden yere
vurdu. Tüm okyanuslarda bayrağını dalgalandırmak ve İngiltere ile başa baş hale
gelmek için donanmayı güçlendirmeye devam etti.
1905'te İngiliz donanması Fransa
ile olabilecek bir savaşı düşünmekten vazgeçerek Kuzey Denizi'ne yöneldi ve
orada Almanya'ya karşı bir tatbikata girişti. Fakat Almanlar gidişattan ve
donanmalarının güçlenmesinden son derece memnundular.
1910'da sömürgeler kurdular.
Mevcut dengeleri bozmaktan hiç çekinmediler.
Fransa otuz yıl önce kaybettiği
yerler yüzünden intikam hırsıyla Rusya ile gizli anlaşmalar yaptı. Rusya da
Sırbistan ile pakt kurdu. Almanya gizlice Avusturya'ya "istediğin gibi
hareket et ve ilerle, daima arkanda bizi bulacaksın" mesajı gönderdi.
İngilizler, Hollanda ve Belçika ile ortak hareket edeceklerini, Kuzey
Denizi'nin güneyindeki sahillere inmeyi deneyecek her gücün karşılarında kendilerini
bulacağını deklare ettiler. Japonya bile sahneye çıktı, İngilizlerle ortak
pakta girdi ve Pasifik'teki İngiliz çıkarlarını koruyacağını açıkladı. Bundan
sonra beklenen tek şey, bir sömürgeyi düşürme girişimiydi.
Bu şekilde 1914 Saraybosna
ziyaretine gelindi. Bu ziyaretin arkasındaki mantık hiçbir zaman bilinemedi.
Yedi yıl öncesinde Avusturya, Bosna ve Hersek'i Osmanlı İmparatorluğundan
savaşmaksızın almıştı. Bu bölgede, günümüzde de olduğu gibi, birçok etnik grup
yaşamaktaydı: Sırplar, Hırvatlar, Slovenler, Arnavutlar ve Bosnalı Müslümanlar.
Küçük Sırp ülkesi doğudaki komşularıydı.
Eski Osmanlı sisteminden çıkan
Sırplar, bağımsızlık kazandılar ve Ortodoks-Slav dostları Prusya'dan destek
istediler. Rusya zaten Avusturya'nın yayılmasına karşı Sırpları kullanmaya
dünden razıydı.
Sırbistan'da da değişiklikler
göze çarpıyordu. Kendi içlerindeki radikal gruplar, ("Karakol
Hareketi" gibi) Balkanları yöneten hanedanın eskiden beri Sırplardan
geldiğine inanıyorlardı. Bu duruma rağmen, Avusturyalılar bu küçük Sırp
ülkesini ele geçirmeye karar verdiler. Bunu kendi içlerindeki etnik
farklılıklara aldırmadan gerçekleştirme yoluna gittiler. Ordularında bile
birkaç değişik dil ve diyalekt konuşuluyordu ve şimdi buna yeni bir karışıklığı
katma yolundaydılar.
Eski imparator, Franz Josef yarım
yüzyıldan daha fazla süredir tahtını koruyordu. Artık dokunulmazlık kazanmış
bile sayılabilirdi. Kıvılcımı ateşleyen ise onun varisi Arşidük Ferdinand oldu.
Ferdinand, Saraybosna'yı ziyaret etmeyi planlamıştı.
Ülkenin istihbarat birimleri
Bosna'daki Sırp terörist grupların bir suikast hazırlığı içinde olabileceğine
dair duyumlar almışlardı. Fakat bir şekilde bu duyumlardan Ferdinand'ın hiç
haberi olmadı. Bazıları Ferdinand'ın uyarılmamasının nedenini ona yapılacak bir
suikast sonucu Sırplara savaş açabilmenin mazereti olarak gösterirler.
Saraybosna'ya trenle gelen
Ferdinand ve eşi, üstü açık bir arabayla şehir merkezine doğru yola çıktılar.
Karakol hareketine mensup teröristler gerçekten de pusu kurmuşlardı. Arabanın
izleyeceği yolun haritasını elde etmişler ve aralarında işbölümü yapmışlardı.
Her grup görev yapacağı yerde konuşlanmıştı.
Konvoy şehir merkezine
yaklaştığında, içlerinden biri bombanın pimini çekti ve konvoya doğru fırlattı...
Fakat yanlış arabaya.
Bomba patladı, konvoydakilerden bazıları
ile kimi gözlemciler yaralandılar.
Ferdinand turun devam etmesi için
ısrar etti. Konvoy şehir merkezine girdiğinde, teröristlerden biri, Princeps,
yanlış bir yerde beklemekteydi, çünkü kendisine yanlış bilgi vermişlerdi. Boş
bir caddenin köşesinde bekliyordu, bu caddeye konvoyun uğraması planlanmamıştı
bile.
Ferdinand şehir meydanında
konuşma yaptı, halkı selamladı ve programını tamamladı. Ferdinand'ın şoförü
yolu karıştırdı ve yanlış bir sokağa girdi.
Hatasını anlayınca bir an için
durdu ve geri dönmeye karar verdi. Princeps kurbanının birkaç metre ilerisinde
olduğunu gördü. Silahını Ferdinand ve eşinin üzerine doğrulttu ve tüm mermileri
boşalttı.
Ve böylece yirmi yıllık bekleyiş çatışmaya
dönüşmüştü. Avusturya, Sırbistan'a savaş açmak için artık mazerete sahipti.
Planlı olup olmadığı hiçbir zaman bilinmeyecek olsa da, Ferdinand suikastın
ardından ülkesine götürüldü ve üçüncü sınıf bir cenaze töreniyle gömüldü.
Savaşın başlatılması için feda edilmiş biri gibiydi.
Sırbistan, Rusya'dan Pan-Slav
dayanışması adına destek istedi. Rusya işe karıştı ve Avusturya, Almanların "arkandayız"
mesajını hatırlatarak yardım istedi.
Almanya işe karıştı ve Rusların
geri çekilmesi için müdahale etti. Wilhelm, Ruslardan para musluklarını kesince
Fransızlar derhal Ruslarla ittifak içine girmişlerdi.
Almanya, Fransa'nın Rusya ile
birlikte hareket edeceğini bildiğinden Fransa'ya saldırdı. Bunun için de
Belçika'dan geçmek zorundaydı, ama böylece İngilizlerin de savaşa girmesine
neden oluyordu. Sağduyu sahibi tek ülke, en azından bir süre için, İtalya'ydı.
Avusturya ile ittifakı vardı ve bir yıl sonra savaşa katıldı.
Yirminci yüzyılın başında dış
politikadaki yüksek ideal ve arzular, onlarca milyon insanın hayatına mal
olurken, Avusturya, Rusya ve Almanya gibi devlerin çöküşüne, komünizm, faşizm,
II. Dünya Savaşı, Soğuk Savaş ve nükleer silahlanma yansına zemin hazırladı.
Tarihteki ilginç olaylar
Türkiye’den ve dünyadan özenle derlenmiş, hayata ve eğlenceye dair bilgilerle dolu sosyal içerik ve günlük eğlenceli haberler. Tabii ki komik videolar ve ilginç fotoğraflarda burada.
YanıtlaSilGerçekten Güzel Bir Makale Yayınlamışsın Başarılar.
YanıtlaSilteşekkür ederim
Sil